Sevgi emek değil emekliliktir!


II- GÜN


       Bugün geride kalan hayatımın ilk günü... 01.12.2018 , 00.30 

  Kendimi toparlamaya gayret ediyorum. Her şeyin iyi olacağına inanmak istiyorum hatta en çok bunu istiyorum. Artık hiçbir şeyden tatmin olamıyorum. Etrafımdaki hiçbir şey hiç kimse beni memnun etmiyor.

  Yoruldum.

   Neden veya neyden yoruldun diye sorma. Ben bile bilemezken bunun neden olduğunu sana nasıl açıklarım?

  Hiçlik. Koskoca bir 'hiç'

   Çay içiyorum. Aslında çayı pek sevmem. Küçük bir çocukken de sevmezdim. Tadı ne kadar şeker koyarsam koyayım hep acı gelirdi. Oysa şu sıralar çokça tüketir oldum, çayı. Bunun da nedenini bilmiyorum. Sevdiğim ve sevmediğim çoğu şeyin nedenini bilmiyorum. Hepsi birbirinden olabildiğine farklı. Sevmediğim şeylere bakıyorum bazen, onlar bile o kadar farklı ki birbirlerinden. Diyorum: Ya hu! Sevmediğin şeylerin bile arasında dağlar varsa insanlar nasıl aynı olsun? Sen bunu insanlardan nasıl beklersin?


   Yine de bekliyorum. Öyle ya, insanız. Umudumuz oldukça, o izin verdikçe yaşıyoruz. Önümde bir çiçek var. Solmaya yüz tutmuş. Her gördüğümde sulayacağım diyorum. Henüz fırsat bulamadım. Bu gidişle onu da öldüreceğe benziyorum. Buna hakkım varmış gibi onu ölümle cezalandırıyorum, hem de hiçbir günahı olmaksızın. Sadece keyfim için yapıyorum. Acımasız bir insana dönüştüm istemeden, aslında farkında olarak ama istemeden işte.


   Ağlamak istiyorum.


  Olmuyor. Kendi kendime ağlamayı bile beceremiyorum artık. İlham verecek bir şey bulmam gerek. Bana yardım eder misin? İlham nedir bana bunu öğretebilir misin? Ben hissedemediğim için artık ilham da alamıyorum. Duygusuzlaştım. Duygusuzluk kötü bir şey gibi gelmiyor. Eskiden bunu düşünürken çok üzülürdüm, bir gün başıma gelmesinden korkardım. Geldi çattı. Ayaktayım ve korkmuyorum. Aslına bakarsak hiçbir şey anlayamıyorum. Bu hale nasıl geldim anlam veremiyorum.


  Geçen yıllarımı düşünüyorum, boş.


  21 yıl geçti. Son 5-6 yılı aklı başımda yıllarımdı. Öncesini sorma, berbattı. Ne kadar aptallık varsa hepsini yapmışım. O anlarda pişman olacağımı hiç düşünmezdim. Hatırlıyorum da eskiden sadece mutlu olup haz almaya bakardım. Gelecek günlerin benim için bir önemi yoktu. Hoş zaten öyle de böyle de o günler geliyordu ve geldi de. Şimdi üniversitedeyim. Seneye bitiriyorum. Bitirebilirsem elbette.


  İntihar. Ölüm. Kader.

    Bu kelimelerin üzerinde konuşmak istiyorum. Kimse yanaşmıyor. Çok anıp da çağırmamam gerekiyormuş, saçmalık. Beni zaten kaderimde yazdığı şekilde ölüm alacak bu diyardan. Bunun çabuk olmasını diliyorum bazı zamanlar. Ne saygısız bir düşünce bu! Resmen yaratıcı tanrıyı hiçe sayıyorum. Ahmak ben!


  Arzum kalmadı.

  
 Önceleri hayatımda olan veya olacak olanlara dair hayallerim olurdu. Düşündüğümde hiçbirini istemediğimi fark ediyorum. Yaşamaya dair bir arzum kalmadı. Hal buyken yaşama dört elle sarılan insanlara benim  yaşamam bir küfür olacak, haklılar. Kıymet bilmez, haşere bir velet oldum bu gamsız dünyaya. Farkında olup bir işe devam etmek : aptal insanlara yakışır hareket. İlginç. Oysa aptal olduğumu düşünmüyorum hiç.


  Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Dinle bak! Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek ; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun değil mi? Benim yolumda büyün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araç kullanılır.  

-Sana Gül Bahçesi Vaadetmedim / Joanne Greenberg


   Düşünmek yeterli olmuyor.

  Düşündüğümde rahatladığımı sanırdım. Meğer ne çok kafamı ağrıtıyormuşum. Bunu 21 yıl sonra farketmek beni üzmedi değil. Üzüldüm. Sonra düşündüm de. Düşünmek yeterli olmuyor. Harekete geçmek de en az düşünmek kadar önemli. Doğru kararı vermek ise işte o da harekete geçmekten daha aşağı kalır değil. 
  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaybetmeyi de bilmek gerekirmiş, anladım

Olağanüstü Bir Gece

Enzo.